4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 9. maddesinde “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir’’ hükmü getirilmiştir. Fiil ehliyeti ise, Kanunun 10. maddesinde ayırt etme gücüne sahip olma, kısıtlı olmama ve ergin olma şartlarına bağlanmıştır. Fiil ehliyetinin şartlarından ayırt etme gücü, Türk Medeni Kanununun 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir” şeklinde açıklanmış olup maddede ayırt etme gücünü ortadan kaldıran sebeplerden bir kısmına yer verilmiştir.
Ayırt edebilme gücü bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kazanabilme, borç altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Örneğin ehliyetsiz yani fiil ehliyetine sahip olmayan bir miras bırakanın (muris) yapmış olduğu kazandırmalar geçersizdir. Murisin ehliyetsiz olup olmadığının tespiti ve dolayısıyla bahse konu kazandırıcı işlemlerin geçersizliği Adli Tıp Kurumu raporu ile ortaya konulabilir.
Bununla birlikte Türk Medeni Kanununun 15. maddesinde ayırt etme gücü bulunmayan bir kimsenin fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı hükme bağlandığından, işlemin karşı tarafının iyi niyetli olması da o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.06.1941 tarihli 4/21 sayılı)
Miras bırakanın, ehliyetsizliği nedeniyle yapmış olduğu kazandırmaların geçersizliği için, tapu iptali ve tescili davası açılması gerekmektedir. Ayrıca miras bırakan tarafından satış yoluyla temlik edilmiş olan bağımsız bölümde, satın alan kişinin tasarrufu ile ipotek tesis edilmiş olsa bile ehliyetsizlik ve muvazaalı işlem olması nedeniyle ilgililerin ipoteklerin kaldırılması talebinde bulunma hakkı da mevcuttur.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2011 tarihli 2011/3762 E. – 2011/5204 K. sayılı ilamına konu davada davacı, miras bırakan anneleri N.’ye ait 1562 parselde yer alan 1 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerin 29.09.2006 tarihli vekaletname kullanılarak torun davalı D. tarafından, anne ve babası olan diğer davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, oysa murisin fiil ehliyetinin bulunmadığını, işlemlerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, satış ve tapunun iptali ile adına tescili ve ipoteklerin kaldırılması isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, vekaletname ve temlik tarihlerinde miras bırakanın ehliyetli olmadığının saptandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, ehliyetsizlik ve muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile kayıtlarda yer alan ipotek şerhlerinin kaldırılması isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair kurulan karar, davaya müdahil olarak katılmak isteyen F. Finansal Kiralama A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, şu ifadeleri yer vererek hükmü bozmuştur:
“Temlik tarihi itibariyle miras bırakanın hukuki ehliyete haiz olmadığı Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile saptanmak suretiyle davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur. Öte yandan hükmün davanın tarafları bakımından kurulacağı, davada usulü dairesinde taraf olarak yer almayan kişiler hakkında hüküm kurulamayacağı tartışmasızdır. Ayrıca, bir davada feri müdahil var ise feri müdahilin lehine katıldığı tarafla birlikte hareket edebileceği, tek başına hükmü temyiz yetkisi bulunmadığı kuşkusuzdur. Ne var ki HUMK’un 57. maddesi hükmüne aykırı olarak müdahil hakkında da hüküm kurulmuş olması halinde feri müdahil, hükmü tek başına temyiz yetkisine sahip olacaktır.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bakıldığında, çekişme konusu 6 numaralı bağımsız bölümde F. Finansal Kiralama A.Ş. , 1 numaralı bağımsız bölümde ise X Bankası A.Ş. lehine ipotek şerhlerinin bulunduğu kayden sabittir.
Hal böyle olunca davada ipoteğin kaldırılması da istenildiğine göre ipotek lehdarları aleyhine dava açmak üzere davacıya önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, değinilen husus göz ardı edilerek davaya konu taşınmazların tüm takyitlerinden arınmış olarak tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi doğru değildir. Finansal Kiralama A.Ş. vekilinin, değinilen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 02.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Comments are closed