Denizyoluyla eşya taşımalarında navlun sözleşmesi genelde acente vasıtasıyla kurulur. Bu manada Türkiye’de birçok yabancı taşıyanın acentesi faaliyet göstermektedir. Taşıyanın sorumluluğuna ilişkin bir dava açılmak istendiğinde davalı olarak kimin nasıl gösterileceği önemli bir meseledir.
Davacı konumuna taşıtan, yükleten, gönderilen, konişmento hamili ya da halef yük sigortacısı geçebilir. Davalı ise, kural olarak, taşıyan kim ise odur. Fakat Türk Ticaret Kanununun 105. maddesinde bu hususta özel bir hüküm yer almaktadır.
MADDE 105- (1) Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. (2) Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.
Buna göre uygulamada taşıyana izafeten Türkiye’deki acentesine karşı taşıyanın sorumluluğu davaları yöneltilmektedir. Bunlardan birinde yük sigortacısı, davalı olarak sadece acenteyi göstermiş, ilk derece mahkemesi husumetten red kararı vermiştir. Dosya önüne gelen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, davacının dava dilekçesinde acente sıfatını belirtmesi, deniz taşımasının taşıyan adına acente sıfatıyla gerçekleştirildiğini açıklamış olmasına dayanarak direnme kararının bozulmasına hükmetmiştir. Buna göre dava dilekçesinin davalı hanesinde taşıyan gösterilmemiş olsa bile dilekçenin içeriğinden bu anlaşılıyorsa, dava yine taşıyana izafeten acentesine açılmış gibi değer görür.
Comments are closed